• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

2000'in kuyrukları 3.gün

2000'in Kuyrukları
1 | 2 | 3 | 4 |


Hazırlayan: Gökmen Küçüktaşdemir
 

 
Alman Konsolosluğu'nun önündeki kuyrukla...
Türk, Türkiye'de ikincisi sınıf insan
Kordon'da Alman Konsolosluğu'ndaki insanlık dışı görüntüler tüm uyarılara rağmen sürüyor.
Vize almak zorunda olanlar, "Ülkelerinde vatandaşalarına nasıl davranıyorlarsa bize de öyle davrasınlar." diye isyan ediyor.
 Gece, insanları şehrin bir başka köşesinde biriktiriyor yine. Bir süreliğine bize takılın. Görelim bakalım neler yaşanıyor orada?
Kordon'da yürüyoruz. Sabaha karşı saat 03.00. Günün tüm seslerinden ve gürültüsünden uzakta olmayı beklerken karşılaşacağınız manzara hayli çarpıcı. Onun için hazırlıklı olmalısınız. Çünkü o saatte sıraya girmiş insanlar göreceksiniz. Ve işte onlar karşımızda. Sanki beklemek görevleriymiş gibi sabırla bekliyorlar. Kapıdaki levha neden beklediklerini anlatıyor. Burası Alman Konsolosluğu. Türk'e Türkiye'de ikinci sınıf insan muamelesi yapan yer.
Bekleyenlerin arasına giriyoruz. Ellerini sıkıp, yüzlerinde çok uzaklardan bile fark edilen umutsuzluğu paylaşmak için. 59 yaşındaki Sevingül Öçal, "Ben bu çileye alıştım sayılır. 84'te Almanya'dan Türkiye'ye döndüm. Kızım orada bir Almanla evli. Yurt dışında tam 12 sene çalıştım ama oralarda hiç böyle kuyruk görmedim." diyor.
Bekleme yeri yapılsın
Kimliğimiz anlaşılır anlaşılmaz seslerini duyurmak isteyen insanlarla doluyor etrafımız. Bürokrasiye takılmanın zorluklarını ve kendi ülkemizde nasıl ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini, onlar anlatmaya başlamadan yüzlerindeki yorgun ve bezgin ifadelerden anlıyorsunuz. Çünkü bildik ifadeler bunlar.
"Şu an gördüğünüz kuyruk hiçbir şey değil, sabah saat 08.00 gibi gelirseniz o zaman bu saatte neden burada olduğumuzu anlarsınız" diyorlar.
Sevingül Öçal konuşuyor yeniden: "Yurt dışında her yerde, bekleme salonları oluşturmuşlar. Bu yabancıymış dışarıda kalsın demiyorlar... Geçen sene yine burada vize kuyruğuna girdim, şakır şakır yağmur yağıyorken biz dışarda, ayakta, saçak altlarında saatlerce bekledik. Bu insanlık dışı bir şey. Kendi ülkelerinde kendi vatandaşalarına nasıl davranıyorlarsa bize de öyle davrasınlar." diye isyanını dile getiriyor. Alman Konsolosluğu'nun Türklere Türkiye'de ikinci sınıf insan muamelesi uyguladığını da, "Alman damadım, bir çiçekle içeri dalıp kuyruğa girmeden yarım saatte bitirdi işini. Biz hastaymışız, daha kötü olacakmışız, umurlarında bile değil." diyerek kanıtlamaya çalışıyor.
Banklar da olmasa
38 yaşındaki Muzaffer Aydoğdu ise "Eskiden bir gün önceden isminizi yazdırarak sabah sıraya girebiliyordunuz." diyor. Şikayet olunca uygulamaya son verilmiş.
Muzaffer Bey'le konuşmamız sıcak bir şekilde sürerken ortam bir an gerginleşiyor, "Aslında buraya iki hafta kimse gelmese bunların burunları sürtülür ama böyle bir şeyin organize edilmesi gerek." diyerek içini çekiyor biri. "Dahası da var. Burada şu anda oturduğumuz 8-10 bank bile yeni kondu, öncesinde insanlar ayakta bekliyor ya da oldukları yere çömeliyorlardı." diyor Muzaffer Bey ve ekliyor:
"Piriştina burdan geçerken yaşlı bir kadın önüne atlayıp, 'bize yardım edin' dedi. Onun üzerine Piriştina buraya bank gönderdi. Şimdi hiç değilse kuyruğun bir kısmı oturabiliyor. Ama acaba kışın ne olacak hiç düşündüler mi?"
Hiç ayrılmak istemiyoruz yanlarından. Belki biraz daha konuşarak içlerini boşaltmalarını, rahatlamalarını sağlayabiliriz... Ama bu çağ dışı uygulamaya bir kez daha teşhir etmekle de, yardımcı olacağımızı düşünerek ayrılıyoruz yanlarından.
Dışarıdan gelenler sefilleri oynuyor
 Konsolosluk önündeki sohbetimize bir ara 40 yaşındaki Ayşegül Uluç da katılıyor. Onun da söyleyecekleri var: "Ben Denizli'den geliyorum. Benim gibi birçok insan da Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi'nin batı kısmından geliyor. Tek merkez olduğu için kuyruklar uzadıkça uzuyor. Bunu birkaç bölgeye ayırsalar ya..." diyor Ayşegül Hanım. Yakınmalarını, "Vize alabilmek için 1 aylığına 40, 2-3 aylığına 70 mark paranın yanında bir de tercüman bürolarına 3-4 milyon para veriyoruz." diye sürdürüyor.

İş kuyruğunun sonu hiç gelmeyecek gibi
İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun önünde insanlar sürekli uzun kuyruklar oluşturuyor, hele yabancı ülkelerden bir haber varsa...
Türkiye'nin önemli sorunlarından biri olan işsizlik, İş ve İşçi Bulma Kurumu önünde oluşan kuyruklardan da açıkça belli oluyor. Hayatlarını devam ettirebilmek, iş sahibi olabilmek için kuruma başvuranlar bekleme listelerinin yanı sıra, kapı önünde de kuyruğa giriyorlar.
Onların da dertlerine ortak olmaya çalışıyoruz... 22 yaşındaki Fikri Deveci "Lise mezunuyum, işe ihtiyacım var. Sınava kayıt yaptırmak için burdayım. 08.30'da geldim. Saatlerce beklemek zor ama iş bulmak için başka çarem yok." diyor. Sorum üzerine bekledikleri ortamın çok kötü olduğunu, sinirlerinin yıprandığını söylüyor. "Bu kadar insan burada gürültü kirliliğine yol açıyor" diyen Deveci, kurumun şube sayısını artırması gerektiğini vurguluyor.
22 yaşındaki Anadolu Meslek Lisesi mezunu Saliha Kırkaş ise "İş umuduyla buraya geldim ama bu tabloyla karşılaştım. 07.00'de burdaydım ve işlemlerin bugün bitip bitmeyeceğini bilmiyorum." derken gelecek için kaygılı görünüyor. Bu tür kuyrukların zaman kaybından başka birşey olmadığını söylüyor Kırkaş ve "Ülkemizin yöneticileri zaman kaybının, para ve bilgi kaybı olduğunu hala anlayamadılar" diyor. Bekleyenlerden günde 700-750 kişinin işlemlerinin tamamlandığını öğreniyoruz.
25 yaşındaki Eyyüp Buz da devletin açtığı sınava katılmak için sırada. İşlemlerini o gün bitirmeyi umuyor, "Gece yarısı sıraya girenler var, zaten kuyruğun ne kadar uzadığı biliniyor" diyor. Kuyruktayken kendisinin ve diğer insanların stres altında olduğunu gözlemlediğini belirten Buz, "Sıra yüzünden her an bir kavga çıkabilir. Oysa kayıtları değişik merkezlere verseler bu kuyruklar oluşmaz." diyor.
İş ve İşçi Bulma Kurumu önündeki kuyruktan çok sıkıntılı ayrılıyoruz. Türkiye'nin genç nüfusuna iş yaratamaması gerçekten çok acı.
Kuyruk, kavga ortamı yaratır
Psikiyatrist Prof. Dr. Ahmet Çelikkol: "Kişi kendini hazırlayarak kuyruğa girmeli"
Kuyrukta bekleyen insanların psikolojisiyle ilgili görüşlerini aldığımız Psikiyatrist Prof. Dr. Ahmet Çelikkol, kuyruklarda sık sık rastlanan kavgaların, gerginliğin doğal sonucu olduğunu söylüyor.
Çelikkol kuyruktaki insanın psikolojik durumunu şöyle değerlendiriyor:
"Kuyrukta beklemek insan psikolojisini bozar, stresi arttırır. Özellikle işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmayacağı bilememek, stresin yaratıcısıdır. Kişi beklerken, görevli memurun işini yapmadığını görürse iyice gerilir. Ayrıca kuyruğun oluştuğu yer ve diğer koşullarda (yaşadığı haksızlıklar, etrafında gördüğü diğer olumsuzluklar, yiyecek, içecek gibi doğal ihtiyaçlarını karşılayamaması) bekleyen kişinin psikolojisinin bozulmasında en önemli etkenlerdir. Psikolojisi bozuk ve stresli insanlar kavga etmeye eğilimli insanlardır."
Çelikkol Türkiye'de kuyruğa girmenin kaçınılmaz olduğunu anımsatıp, bu durumda insanların ne yapması gerektiğini sorduğumuzda da şöyle konuşuyor:
"Kişi yapacağı işlemler ve işinin hallolması için kuyrukta beklemeye zorunlu olduğunu hiç hatırından çıkarmamalı. Kendini kuyruktaki ortama hazırlamalı. Personel de bu konuda eğitimli olmalı, görevlerini bilmeli, adaletli davranmalı, kuyrukta bekleyenleri adil biçimde sıraya geçirmeli."
 
.
 
http://www.yeniasir.com.tr/a/dizi/imgs/backol.gif
 
Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.224632.3537
Euro34.609234.7479
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche